Adalar, beni benden alan, her birinden farklı lezzetler aldığım adalar…
Bu kez Saronik Körfezi’nin en güzel adalarından biri olan Hydra’dayım.
Leonard Cohen 26 yaşındayken Hydra’da bir ev almış ve burada
en güzel şarkılarını yazmış, Marianne ile 10 sene müthiş bir aşk yaşamış,adanın popüler olmasına da çok katkısı olmuş. Beni adaya çeken Cohen değil tabiki, dünyanın en tatlı insanı Hilda…
Hilda ile 2016 yılında Poros Adası ziyaretimden sonra tanıştık. Tanıştık dediysem, sosyal medya bizi bir araya getirdi. ‘Hydra’yı görmelisin’ dedi davet etti, tam yedi ay sonra kendimi adada buldum.
Pire Limanı’ndan Hellenic Denizyolları’nın feribotu ile yaklaşık bir buçuk saat süren yolculuk sonrası Hydra tüm güzelliği ile beni karşıladı.
Küçücük limanında Hilda’nın el salladığını gördüm, birbirimize sarıldık, çok tuhaf bir duygu sanki 40 yıldır birbirimizi tanıyor gibiyiz.
‘Hoşgeldin’ dedi; birlikte limanın sağ tarafında kardeşi Alin’in sahibi olduğu cafeye giderken derin bir sohbete koyulduk.
Hilda, İstanbullu 1980′de Atina’ya 1984 yılında ise Hydra’ya gelmiş. Adadanın merkezinde Phaedra Hotel’i işletiyor. Samimi bir ortamı olan Phaedra Hotel’in bulunduğu bina eskiden adadaki evler için halı üreten küçük bir fabrikaymış. Otel 7 odalı, kapıdan içeriye girdiğinizde huzur dolu, her yer şahane çiçeklerle donatılmış bu otelde kendimi evimde gibi hissettim.
Kısa bir yürüyüşten sonra Phaedra Hotel’de, resepsiyondaki en güzel sürpriz semaverdeki çayın çay bardağı ile sunumu idi.
Odama yerleştikten sonra, yürüyüşe çıktık, limanın sağ tarafından doğal taşlarla yapılmış yoldan ilerledik. Karşımıza ilk çıkan restaurant Olimos Restaurant-Bar, manzaraya karşı, lezzetli deniz ürünlerinin tadına bakmak için oldukça güzel ve adanın popüler mekanlarından.
Biraz ilerleyince Spilia Cafe Beach karşımızda, kayaların üzerinde rengarenk şezlong ve masaları ile denize girebileceğiniz çok güzel bir mekan.
Yürüyüşe devam ettik karşımıza çıkan Sunset Restaurant, lezzetli yemeklerinin yanı sıra gün batımının en iyi izlendiği mekanlardan. İki gün boyunca Hilda ile burada gün batımını izledik,fotoğraflar çektik.
Sunset’te dinlendikten sonra yola devam ettik, Enalion Beach’in hemen yanında Taverna Marina’ya geldik.
Sahibi Marina teyze karşıladı bizi, onu görünce çok şaşırdığımı itiraf etmeliyim öz teyzeme çok benziyordu. Kısa bir sohbetin ardından masamıza oturduk ve Taverna Marina’nın enfes lezzetli yemeklerinin tadına baktık.
Yemek sonrası rehavetiyle Hilda, deniz taksi çağırdı. Deniz yolu ile dönüşte bol bol fotoğraf ve video çekme imkanım oldu. Taverna Marina ile ilgili daha detaylı bilgi ve fotoğrafları yol notları tavsiyeler bölümünden okuyabilirsiniz.
<
Hydra’da konumu nedeniyle otomobil kullanımı yasak, sadece otomobil değil tabiki motosiklet, bisiklet te yok. Belediyeye ait itfaiye, çöp arabası gibi birkaç taşıt var o kadar.
Taşımacılık, eşekler, atlar, katırlar ve deniz yolu ile yapılıyor.
Dik yokuşlu yolları, daracık sokakları, taş evleri, meydanları, sakinliği ile bu adada ruhunuz dinlenecek emin olun. Temmuz-Ağustos ayları ada çok kalabalık oluyor, baharda veya sonbaharda Hydra’yı ziyaret edin derim.
Baharda her yer çiçek içerisinde, bu mevsimde burada olmak bana çok iyi geldi. Hydra’nın içinde fotoğraf makinesi elimde her gördüğüm yeri çekmek istiyorum.
Adada birçok kilise ve manastır var, ben en tepedeki manastıra gitmeyi tercih ettim, yürüme yaklaşık 2 saatte oradaydım. Yukarıdan manzara çok ama çok güzel.
Hydra’da gidilecek birçok plaj var. Mandráki, Bísti, Vlychós, Spiliá, Limnióniza, Hydronéta’da denizin keyfini çıkarın.
İkinci gün ada merkezinden Four Seasons isimli tekneye gidiş dönüş 6 euro vererek, Plakea plajına gittim. Burada Four Seasons oteli yer alıyor, ancak bu otel bildiğimiz zincir otel Four Seasons değil, farklı bağımsız bir otel.
küçük 6 odalı bir otel, güzel bir plajı ve tavernası var; plaj otel dışından gelenlere de açık, sakinlik isteyenler için öneririm.
Akşam yemeği için tercihimiz Limani Restaurant oldu. Adanın sokaklarında gezerken farketmemişim, bu restaurant gizli bir cennet gibi, nefis ürünlerin tadına bakıp keyif yapabileceğiniz mükemmel bir yer.
Adadaki diğer küçük köyler veya mezralar arasında Mandraki, Kamini, Vlychos, Palamidas, Episkopi ve Molos bulunuyor.
Hydra’da bir de kaptan yetiştiren Denizcilik Akademisi var; ada aynı zamanda oldukça fazla siyasetçinin de doğum yeri, 5 Yunan Başbakanı bu adada doğmuş.
Leonard Cohen’in 1960 yılında buradan ev alması, 1962’de Sophia Loren’in baş rolünde olduğu “Boy on a Dolphin” filminin adada çekilmesi Hydra’yı popüler bir ada yapsa da orijinal hali hiç bozulmamış.
Yunanistan’daki en romantik destinasyonlardan biri olarak kabul edilen bu küçük adadan ayrılırken, hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını bilerek gidiyorum.
Çok candan bir dostu bana kazandırdığın için teşekkürler Hydra, ben seni çok sevdim…
4 Yorum
Çeşme tarafına benziyor aynı, çok güzel
Gerçekten çok keyifli bir ada gidilmeli, görülmeli, havasını solumalı…
Sanki sizinle birlikteymiş gibi hissettim, ada harika, Yunan adalarının o dinginliği resimlere yansımış. Elinize sağlık. Sevgiler. Duygu (Toparlan Gidiyoruz)
Çok teşekkürler Duygu, amatörce duyguları aktarıyorum sizlere